Tarih boyunca rüyalar insanlara ilham vermiş, bilimsel buluşların, icatların esin kaynağı olmuştur. Özellikle bilim insanları arasında her ne kadar bunu itiraf etmek istemeyenler olsa da, keşiflerinin kaynağını önceki gece gördüğü rüyadan alanlar oldukça fazla sayıda. Bilim ve sanat dünyasından, ortaya çıkardıkları sonuçlarla tarihi değiştiren 5 rüyayı ve hikayelerini derledik.


Frankenstein gerçek bir kabus

Rüya değil de kabus diyelim, fakat ana fikir aynı: 1816 yılında Mary Shelley, Frankenstein romanının ana fikrini uykudayken buldu. Cenevre Gölü kıyısında Lord Byron’ı ziyaret eden Shelley, önceki yıl Tambora yanardağıın patlamış olması nedeniyle yaz mevsimine hiç benzemeyen bir dönemi bu evde, soğuktan dışarı çıkamadan, ateşin çevresinde geçirdi. Bu arada Lord Byron herkesin bir hayalet hikayesi yazmasını önerdi, Shelley ise pek bir şey düşünememişti, ta ki “bir cesede tekrar hayat verilmesi” fikri aklına gelene kadar! Uykuya daldığında, sonradan romanda yer vereceği, Frankenstein’ın canlanması anını gördü ve böylece ilk bilimkurgu romanının temelleri bir kabus sırasında atılmış oldu.

1816 yılında Mary Shelley, Frankenstein romanının ana fikrini uykudayken buldu. Paul McCartney’nin dün gördüğü rüya The Beatles grubunun dünyaca ünlü ve eskimeyen şarkısı Yesterday’in bestesi baştan sona, Paul McCartney’nin bir rüyasından çıktı. McCartney 1965 yılında bir sabah aklında bir beste ile uyandı ve hemen piyanosunun başına geçip ailesine ve arkadaşlarına bu şarkıyı bir yerlerde duyup duymadıklarını sordu. Malum, daha önce duyduğu bir melodiyi tekrarlıyor da olabilirdi pekala… Bu şüphe birkaç hafta boyunca devam etti, sonunda McCartney şarkının kendisinin olduğuna emin oldu ve John Lennon ile birlikte sözlerini yazdılar. Sonuç ortada.

Niels Bohr’un kafasının etrafında dönüp duran elektronlar

Kuantum mekaniğinin babası sayılan Niels Bohr, atomun yapısı üzerine kafa patlattığı bir gece rüyasında atom çekirdeği ve çevresinde dönen elektronları gördü. O ana dek atomun yapısıyla ilgili tahminleri tutmayan Bohr, gezegenlerin çevresinde döndüğü Güneş misali atom çekirdeğini gördüğünde, artık neyin peşinden gitmesi gerektiğini biliyordu. Böylece, gerçek olduğunu hissettiği bu varsayımı destekleyecek kanıtları bulmak üzere, hedefe yönelik çalışmaya devam etti. Fizik dalında Nobel Ödülü’ne de böylece kavuşmuş oldu.

Otto Loewi ve uykusuz sinir hücreleri

Alman asıllı farmakolog Otto Loewi ise, sinir hücrelerinde sinyal iletiminin elektriksel değil kimyasal olduğunu rüyasında görmüştür. Uykusunun arasında bu buluşu bir kenara çiziktiriverip tekrar dalan Loewi’nin, sabah kalkıp kendi yazdıklarını okuyamadığında hissettiği paniği tahmin etmek güç değil. Rüyasını hatırlamaya çalışarak geçirdiği ertesi günün hayatının en uzun günü olduğunu söyleyen Loewi, bunu başaramadı ama neyse ki, ertesi gün de aynı rüyayı gördü. Bu kez işi şansa bırakmayan bilim adamı, kendisini Nobel’e ulaştıracak buluşu bu kez düzgün bir şekilde kağıda döktü.

Otto Loewi, sinir hücrelerinde sinyal iletiminin elektriksel değil kimyasal olduğunu rüyasında gördü. Dağdan ışık hızıyla kayan Albert Einstein, bir gece rüyasında kendisinin bir dağdan aşağıya neredeyse ışık hızıyla kaydığını anlatmıştır. Öyle hızlı kaymaktadır ki, etrafındaki yıldızlar neredeyse görünüm değiştirir. Uyandıktan sonra bu rüya üzerine epeyce kafa patlatan Einstein, bu sayede görecelilik kuramını geliştirdiğini itiraf etmekten de çekinmemiştir.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)



Facebook Yorumları